Kayıtlar

2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Atlas

Resim
Atlas'ın dünyanın ucunda (batıda) yerle göğü ayıran sütunları tutuğu konusuna gelince, eski inançlardaki birçok mitolojilere göre, yaratılışta yer ve gök ayrılmıştı. Tufanda gök yere inmişti. Tevrat'ta bu konuda şöyle yazar, "Başlangıçta Allah gökleri ve yeri yarattı...Ve Allah dedi: Suların ortasında kubbe olsun, ve suları sulardan ayırsın. Ve Allah kubbeyi yaptı altında olan suları, kubbe üzerinde olan sularda ayırdı; ve böyle oldu. Ve Allah kubbeye Gök dedi" (31). Atlas bir Titan'dı. Titanlar, Gök tanrısı Üranus ve toprak tanrıçası Gaia'nın birleşmesinden gelen yarı tanrı melez ve dev bir ırktı. Onlar merkezleri olan Othrys dağından Olympus dağındaki tanrılara karşı savaş açtılar ve yenildiler. Zeus onların her birine bir ceza vermişti. Titan Prometheus insanlara ateş yakmaya öğrettiği için (ışık getirdiği için), cezası Kafkas dağlarında ebediyen karaciğerinin kartallar tarafından parçalanıp yenilmesiydi. Diğer Titanlar yer altında Tartaros'e mahkum o

where am I ?

Resim
sadece o bana nerede olduğumu söylüyor... hiç uzaklaştırıldığınızı hissettiniz mi? nerelere gönderildiğinizi! yada siz gitmişsinizdir, size nereden gittiğinizi hatırlatmamışlardır! evet her yerde olmak istersiniz, orada onun yanında, burada bunun yanında yada şurada şunun yanında... ne fark eder ki aslında siz hiçbir yerdesiniz... ne kadar çabalasanız da oyuna girmeye bir kere yedek kalmışsınızdır artık hiçbir şekilde asıl takıma eklenemezsiniz. ne kadar çalışırsanız çalışın, ne kadar uğraşırsanız uğraşın... sizden bir bok olmaz çünkü... kimsin ki sen! daha sen bile bilmiyorsun kendinin ne olduğunu, karşındakiler mi bilsin. bak karşındakiler kelimesi girdi işin içine... yani sen onlardan değilsin, karşı tarafta olansın... takımın parçası olmayansın... bir tek o bana nerede olduğumu söylüyor, bir tek o bana geçmişim, şu anım ve geleceğimi gösteriyo... ne kadar yol aldığımı ve ne kadar daha yolun sonuna kaldığını... evet bu kitap bittikten sonra nerede olacağım...

venedik

Resim
Suların arasında sokaklar, küçücük köprüler, daracık sokaklar, zamanına göre bence oldukça yüksek binalar, öyle ki dibine güneş gelmiyor... Şehrin içinde kıvrılan, gondolların gezinti yaptığı kanalın derinliği 1.5 metre ancak, doğal olarak merak edilen şu: O kocaman binalar bu kadar suyun içinde nasıl dimdik yüzyıllara meydan okumuşlar? Tüm binaların altında özel bir ağaçtan yapılmış kazıklar varmış. Dibi çamur malum. Suyun rengide bir farklı... Yani evlerin temeli kazıklardan oluşuyor. Santa Maria Della Salute isimli beyaz bir inci gibi parlayan karşı adadaki kilisenin altında 1 milyon kazık varmış. UNESCO tarafından da korumaya alınmış. Bunca yüzyıl o kocaman binaların yüküne nasıl dayanmışlar hala hayret edilesi bir gerçek. Yüzlerce parça adacıktan oluşan Venedik birbirine küçük köprüler ile kenetlenmiş. Şöyle kuşbakışı canlandırsanız gözünüzde, sanki birbirine bağlanmış yamalar gibi görünebilir aslında. Ulaşımı son gittiğimde yürüyerek yaptık San Marco meydanına ka

Ara Güler' demiş...

Resim
Ne zaman fotoğraf ile ilgili bir şeyler görsem önce Ara Güler'in adı gelir aklıma belkide son günlerde onun yazdığı öykü kitabını okuduğumdan ;) , ardından da O'nun ile ilgili bir olay gelir. Ki bunu da ÜLKÜ TAMER'in bir yazısında okumuştum... direk yazıyı paylaşıyorum sizinle... 1980'lerin başıydı. Yayınevi yöneticiliği yaptığım dönem... Günün birinde Ara heyecanla daldı odama. "Ülkü," dedi, "bir kitap hazırladım. Fotoğraf albümü. Hemen bas. Bir milyon satacağız." "Sen çıldırdın mı?" dedim. "Gazeteler bile bir milyon satmıyor." Ara hemen yanıtı yapıştırdı: "O zaman beş bin garanti." *** Kitabı bin beş yüz bastık. Yayıncılık yıllarımda bana en büyük kıvanç veren kitaplardan biri oldu. Bir gün yine heyecanla geldi. Bu kere burnundan soluyordu. "Hayrola?" dedim. "Ne adamlar var!.. Bana soruyorlar. 'Sen ne marka makineyle fotoğraf çekersin?' diye. Fotoğraf makineyle mi çekilir! Şimdi en iyi, en gelişm

O'na benzemek istiyorum...

Resim
Yaşım ilerledikçe millet gibi ondan uzaklaşmadım. Aksine onun gibi olabilmek için çok düşündüm… Erkek olduk ya artık eskisi gibi dalıp gidemezdim, ne düşüneceksem yalın düşünmeliydim. Erkek adam bazı insansı duyguları açık yaşayamaz bu çevrede, donu düşer sonra… Kağıt uçağı uçamaz bir daha yoksa bu yaşam denizinin gökyüzünde. Ama olaylar değişti, O'nun gibi sakallarım çıkmaya başladı, O'nun gibi hapşırmaya başladım, O'nun gibi insansal şeyler olduğunu anladığım ufak tefek şeyler yaşamaya başladım. Gözlerimden görünen hayatın aslında yaşam olmadığını anladım. Olaylara keşke onun gibi baka bilsemler geride kaldı, olayların içinde olduğum için o'nun gibi davranmaya odaklandım. Yaşamının kullanma kılavuzunu elimden bırakmadım. Gözümüm alt kısmından sürekli alt yazı geçti. Kulağıma sürekli mükemmellikten bahsetti. O'nun gibi olabilmek… En azından benzeye bilmek… Hatta kokumun bile onun gibi olmasını istedim… Kokusuna hasret kaldığım insan gibi kokmak... İnanın çok

yalan

Resim
yalan ne kadar buyuk olursa inanmasıda o kadar kolay oluyor...

nokta

Gölcük’lü bir vatandaş deprem olur olmaz Van’a kazak, bot, mont gibi eşyalar gönderirken montun cebine bir kağıt koyar.. “Geçmiş olsun kardeşim, ben de Gölcük’te senin şu an yaşadıklarını yaşadım. Maddi manevi ne sıkıntın olursa bana 05xxxxxxxxx numaralı telefondan ulaşabilirsin, hiç çekinme.” birkaç gün sonra tanınmayan bir numaradan gelen mesaj: “Allah razı olsun kardeşim. Şu an gönderdiğin montla ısınıyorum. Sana söz bir gün sen düşersen ben de seni kaldıracağım.” Nokta

bir sebep

Resim
+ Neden bir insanı incittiğimi bileyim ki.. Onu neden anlamaya çalışayım? - Çünkü incittiğini bilirsen, sevebilirsin. Hayatımızın amacı bu değil mi, sevgi… + Bana başka bir seçeneğin var olduğunu gösterdin. Savaşmam için bana bir sebep verdin. - Savaş sayesinde kurtulacaksın...

bir boşluk

Resim
hayatında bir boşluğun olması nasıl birşey....

karmaşık

Resim
sanırım deliliğin insanların sandığından daha karmaşık bir şey olduğunu kavramış bulunuyorum

acı

Resim
Vücuduna bak. Güvensizlikten ve sevgisizlikten acı içinde.

kim gördü...

Resim
Bir kelebek kanatlarını çırparak dünyanın başka bir yerinde kasırgaya neden olabilir.Bu sözü yıllardır duyuyoruz.Peki kim bu kelebeği gördü…Hiçkimse

tadını cıkarın

Resim
kimse sevdiklerinin yanında daha ne kadar kalacağını bilemez. o yuzden keyfini cıkarın...

Bırak gitsin

Resim
korktuğunu biliyorum, ama benımle kalmalısın. onunla yaşamayı istediğini biliyorum. yalnızlık her zaman senin secimindi, ama o gerçek değil. seni ele geçiren birşey sadece sana zarar veren. benim için önemlisin. sana değer veriyorum ve seni önemsiyorum. Seni kaybetmek istemiyorum. Seni kaybedemem. ilişki kurmanın ne kadar zor olduğunu iyi bilirim. Yalnız olmanın ne demek olduğunu bilirim. Birinin yanında olmak ve onun seni bırakmayacağına güvenmek cesaret gerektirir. Ben seni bırakmayaçağım. Senin de beni bırakmaman için elimden geleni yapacağım. Bırak gitsin yalnızlığın.

tek cvp

Resim
akşam üzerinden sonra kendimi yollara vurdum ve sadece aklımda birkaç soru işareti vardı... neredeyse yolun sonuna gelmiştim. benim için gerçekten uzun bir yoldu bu ama tek soru işareti kaldı aklımda. yitirdim onları. sen biliyorsun beni, nelere ihtiyacım olduğunuda... sadece kaslarımı yorsam mutlu olurum... sanki onlar düşünüyor benim yerime... evimden çok uzaklarda ve tek basına... sen olmadan bakalım o tek soru işaretinede cevap bulabilecek miyim... tek başıma... tek bir kaya gibi hayata karşı durabilecek miyim...

aNAHtar

Resim
değer vermek öldürür... duygularını kapatmak için doğru zaman olabilir... sen yaparsan bende yaparım... aslında yalan! duygularını kapatamazsın. henüz toyken yapabilirsin belki ama birkaç yüzyıl sonra sadece rol yaparsın.
Resim
- sen bunları yaşasaydın kesin intihar ederdin! + yo etmezdim... - hıh ne kadar güçlüsün... + yo tam tersi, ölmekten korkuyorum...
Resim
köyüne dönmekte olan bir öğretmen, Haydarpaşa’dan trenine binmiştir gecenin ilk saatlerinde. aslında otobüs ile yaptığı yolculuklar daha kısa sürmektedir ama o tren ve onun hayatına kattığı özgürlüğü sevmektedir. birde öğrencilik yaşamı boyunca sürekli otobüslerle haşır neşir olduğundan ki bunun sebebi şehirler arası otobüslerde hosteslik yapmasıydı, otobüslerden artık sıkılmıştı… trendeki kompartımanına yaklaşırken diğerlerinde ki hayatları süzmeyide çok severdi. belki birileri ile dertleşip onların sorunlarına dermen olabilmeyi umardı hep. kendisine ait olan kompartımana geldiğinde içeride kolu kırık bir genç gördü. gözlerindeki ışıltıdan çıkarabildiği kadarıyla oda yakınlarının yanına gidiyordu. 15 yaşında vardı yoktu, cin gibi bakışları ve kolundaki kırıktan anlaşılan yaramaz biriydi… kolundaki kırık aslında onun hayatını özetliyordu… yanına oturdu bizimki. başladılar havadan sudan konuşmaya. konu erkeklere gelmişti. kızın gözündeki ışıltı birden bir yanar dağın tepesindeki lavla

doğuyor...

Resim
Hani şimdi güneş doğuyor ya, insanlar kalkıp hayatı adımlamaya koyulacaklar ya, ben tek başıma, soğuk yatağıma giricem. Onlar hayattan paylarını alırken, ben hiç yaşamamış gibi tek başıma, soğuk bir yatakta (evet!) bir başıma, uyuyacağım. tabi uyuyabilirsem... ruhumun can cekişmesiyle boğuşurken sızıp kalacağım. sonra uyanacağım, içimdeki ölü ruhla; Saçma sapan bir güne (sensiz) başlayacağım, hiçbir şey yapmadan, hiç gibi. kendi hiçliğimde, kendi hiçliğimle tanışacağım. hergün yeni bir yanımı fark ediyorum, aşık olmaktan korkuyorum... Hani şimdi dışarıda güneş doğuyor ya -o da tek başına koca gök yüzünde- şimdi koca penceremden perdeyi yalayıp bedenimi saran soğuk rüzgar geliyor ya, kim bilir kaç bedenin üstünden geçiyordu, o soğuk rüzgar? kim bilir kaç terlemiş bedene hayatın serinliğini hissettirdi... kaç kadının sesini sonsuza taşıdı...   Demin dedim ya, koca güneş bile yapa yalnız gökte; aslında ben onu bile kıskanıyorum. Bak! Yapayalnız ama sıcacık, yaklaşsam yakar kavurur; be

uyursun...

Resim
uyursun bu saatlerde.. hatta bunu yapmak için saatler öncesinden başlamışsındır yatağa doğru gitmeye... tabi günün yorgunluğu yüzünden bir yerlerde sızmadıysan... döngüdür bu ertesi gün için yapılan bir hazırlık... yetişebilmek için zamana, günü yakalayabilmek içindir... erkenden uyursun... sabahın bilmem kacı gibi kelimeler kurmassın hiçbir zaman sadece uyandığında geç kalmışlığın kelimelerini kurmamak için erkenden uyursun... amacın vardır çünkü...uyandığında birşeyler yapacaksındır... ya sevdiklerinin yanına gideceksindir ya da sevdiklerinin yanında uyanacaksındır... sevdiklerin... onlarda uyurlar...

I'm afraid...

Resim
...aslında sana söylemem gereken şeyleri yazmalıyım. ...bugün kendimi vazgeçmeye ikna ettim. Risk almayacağım. Şu anki halimle idare edeceğim. Heyecandan uzakta çünkü şu an sırası değil. Ama saydığım nedenler aslında birer mazeretten ibaret. Tek yaptığım şey gerçekten saklanmak ve asıl gerçekse: Korkuyorum... Bir anlığına bile kendimi mutlu hissettiğim anda dünyanın başıma yıkılacağından korkuyorum ve bundan sağ çıkabilir miyim emin değilim. Bu gece; Konuştuk. Şairaneydi. Ama sonra güneş doğdu ve gerçekler su yüzüne çıktı. İşte gerçeklik bu...

uyudum mu?

Resim
LOST II , a photo by Eric Vondy on Flickr. sıkıntılıyım be aga... uyumak istersin ama uykunda göreceklerin seni tedirgin eder.. düşünmek daha kontrollüdür, aklından silip atarsın ama rüyanı kontrol edemezsin.. korkarsın... uyumadığım için kimseyi unutmuyordum, olayları aklımda tutuyordum, yeniliyordum sürekli... uyursam nasıl olurdu? belki kaçtığım gerçekler peşime düşmezdi... uyku sırf bu yüzden vücudumun bana bir oyunuydu... sadece birkaç saat uykuyla yetinmeye çalışan bedenimin beynimden intikamı bu... ama uyursam kontrol onda olur... çok yorgunum... sanırım uyuyacağım... uyumamamın nedeni uykuyu anlamamamdı. kendimden geçmeyi tanımlayamıyordum. sonra tekrar kendime gelmeyi. bu arada kontrolsuz düşüncelere sahip olmayı anlamlandıramıyordum. alt beyin mi dersin yoksa iç dünya mı ne üç noktaysa artık ben ona yenilmekten korkuyorum... uyuyan insanların üzerine abanan acizlik de iğrendirmiştir beni... onlar gibi görünmek, onlar kadar zayıf ve yalın olmak çok korkutucu... uyurken hi

seçim...

Resim
[sub]Urban Angst , a photo by Being Frank... on Flickr. Ben hayata değil, ama ölüme inandım... "Hayat yok ama ölüm var!" dedim kendime. Ve boşalmanın, seks ne kadar uzun sürerse o kadar zevkli olduğunu düşünerek, hayat ne kadar sürerse ölümün de o kadar muhteşem olacağına inandım. Ve elimden geldiğince hayatla sevişmemi uzatmaya çalışıyorum... Tek kurtuluşum bu... (Kinyas ve Kayra - Hakan Günday)

maske

Resim
Bak, hepimiz maskeler takarız.Herkes, her gün o maskeyi değiştirir.Ve bazen o maskeleri o kadar uzun süre takarız ki gerçekte kim olduğumuzu unuturuz. Ve bazen de, eğer şanslıysak birisi gelir ve bize aslında kim olmak istediğimizi gösterir. Kim olmamız gerektiğini!

Büyük Anadolu Yürüyüşü

Resim
05.06.2011 dünya çevre günü. 1972'de İsveç'in başkentinde toplanan BM Çevre Konferansında her yıl 05.06 Dünya Çevre Günü olarak kutlanacak diye karar almışlar. Ve 2011'ide Dünya Orman Yılı ilan etmişler. Dünyanın ormansızlaşmasına dikkat çekiyorlar. Türkiye'de Çevre Günü etkinliklerinin seçim kampanyaları arasında kaybolduğu gerçeği de var tabi... Ayrıca Çevre ve Orman Bakanlığının bir girişimde bulunacağıda şüpheli. Halbuki BM, 2011 Dünya Çevre Günü'nün, teması olan ormansızlaşma, bugüne kadar düzenlenmiş en önemli çevre duyarlılığı olacağını ilan etmişti. Belki Türkiye'de de, " 2B arazileri üzerinde TOKİ ormanı dikme " etkinlikleri düzenlenmiştir. Yada " 1,10,100 değil 1000 HES " kampanyasının yapacağı ağaç katliamları kutlanacaktır. Ama Anadolu'nun dört bir yanından hiçbir şiddet eylemine karışmadan Ankara'ya doğru başlayan Anadolu Yürüyüşü'nün Gölbaşı'ndan öteye gidememesi Bakanlık tarafından tasarlanan bir etkinlik

zaman

Resim
genç de olsan yaşlı da, hızlı zamanda yavaş zamanda yaşasan; o tayı hatırladığında düz bir çizgide gidebilirsin. çünkü sayı sayarken her saniye arasında 'benim sevimli tayım' dersen, zaman, zamandan başka bir şey olmaz. bunu dersen tayı ahıra soktun demektir. ama hep sayamazsın, Tanrı' nın planı bu değildir. zamana sahip olmadığını hatırlamalısın; aksine zaman sana sahiptir. yani başında günün her saniyesi aynı hızla gider. sonra sen onun umurunda bile değilsindir. ama sevimli tayın atın olursa, onu yakalamışsındır...

serçe...

Resim
sesini duymak, hiç bitmeyecek bir melodinin ilk notasını duymak gibi… ve hatırlamak gibi… yıllar geçse de üzerinden o ilk günkü serçeyi sürekli içimde, kalbimde hissediyorum. ve o serçe bizimle günden güne büyüyor ve her geçen saat yeni yeni tüyler sahip olup, güzelliğine güzellik katıyor…

gelecek ???

Resim
Resim 105 , a photo by eceltik on Flickr. hedefler gelecekle ilgili olur sanıyordum! hmmm..., gelecek! sevdiğim bir söz var; zaman ileriye doğru akıp gittiği sürece, büyülendiğimiz 'gelecek' el değmemiş 'geçmiş' ten başka bir şey değildir...

göz....

hayata seninle bakmak... gözlerim bozuk, doktor hala net olarak bilmediğim bir kaç rakamdan oluşan bir sayı söyleyip duruyor... miyop olduğum kesin ama hayata bakarken ilerisini, geleceği seninle o kadar net görebiliyorum ki... doktorun verdiği gözlük camlarının sadece bir tanesini aldım geçenlerde, kalktım gittim yıllardan beri tanıdığım gözlükçü hatuna ;) bana öğle bir çerçeve vereceksin ki sol tarafındaki merceğin yerine onun fotoğrafını yerleştirebileyim... zaten sağ taraf senin işin beni bulaştırma o kısma... gülüşlerim, hüzünlerim ve hatta hayata dair ne varsa yaşanılacak her unsur o kadar netki seninle baharda bile sulanması bulandıramadı onları...

Anlatmak istersen dinlerim!

Resim
DSC09085-1 , a photo by eceltik on Flickr. Anlatmak istersen dinlerim! biraz acizlik, biraz merak ve bir tutam da ilgi taşıyan bir kalıp aslında bu cümle... direk soramazsın, cesaretin yoktur, özünde iyisindir. ilgilisindir karşı tarafla, emin değilsindir bazı şeylerden... o kadar samimi değiliz galiba dersin. yanındayım ben! ya o beni o şekilde değerlendir miyorsa, benim gibi hissetmiyorsa... ne bok yerim, direk anlat bana dersem... Haklıyım kardeşim! arada kalmışlığın simgesiyim resmen! ama umut var ;) doğru yoldayım. bir bakış atarım masumundan sonra anlatacağı varsa anlatır... ya anlatmazsa ne bok yerim....

yaşlanmak.... Ölüm.....

Resim
DSC09928 , a photo by eceltik on Flickr. Yaşlanmak gerçekten büyük mucize! Ama ben artık ondan daha büyük bir mucizenin olduğunu biliyorum. o da ölmek! çünkü hayat başlayan bir şey olduğu gibi bitende bir şey olmalı. yaşadığınız en iyi seksi düşünün, yediğiniz en iyi yemeği, seyrettiğiniz en iyi maçı, eğer bunlar hiç bitmeyip hala sürselerdi, şuanda en iyi değil en sıkıcı olacaklardı. hayatta böyle işte, eğer bir noktada bitmez ise insanı canından bezdirebilir! iyiki ölüm varda, hayatta her şeyi yerli yerine koyuyor. nasıl diyorlar! Yaşasın Ölüm!

ebedi huzur

Resim
sevdiğim kadın ile haftasonu türkiyenin en kalabalık şehrinde olmamıza rağmen birbirimizden başka kimseyi görmeden cihangir, taksim, beşiktaş ve buyukada sokaklarında yürüyorduk.kalabalık bir cafeye girdiğimizde bile sadece birbirimize bakıyorduk. ama benım kulaklar tabı her zmanki gibi tüm fısıltılara acık... bu sayede daha cok eğleniyorum, hayattan keyif alıyorum... konu bu değil zaten.. konu sevgiydi, konu cıkar olmadan beslenen sevgiydi, konu şuurunu kaybetmişcesine anlamlandırılılan sevgiydi... havanın nasılolduğu önemli değildi, içimizdeki sevgi ellerimizi terletiyor, yuzumuzu yağ içinde bırakıyordu... konusulacak konular bıtıyordu bazen işte o sıralarda göz bebeklerimiz kalıyordu geriye sadece... tutuyordum kolunu cekiyordum kendime nede olsa kimsecikler yoktu cevremizde... zaten olsalar bile bize bizim dilimizde seslenmiyorlardi... bu bile ne kadar yabancı oldugumuzu gösteriyordu onlara... tanımaya cıkmıştık istanbulu, birde onun dilinden öğrenmeliydim yaşamayı... iki nokta v

aradayız!

Resim
Hayat bizler için zordur! Taşıyamayacağımız yükleri sırtımıza konduru verir. Sanki bir tüyü hareket ettirircesine.Sırtımızdaki tüyü öyle bir anlamlandırırız ki altında ezileceğimizi, bizi yok edeceğini düşünürüz.. An olur yerle bir olduğumuzu düşündüğümüzde, sırtımızdaki yükü sanki bir kabahat işlemiş gibi yere deydirdiğimizi düşünürüz... Yok olduğumuzu ve başarısızlıklar içinde yüzdüğümüzü düşleriz... Yanılıyoruz! Çünkü unutmayın hala aralarındayız! İşte bu yüzden yere düşsekte kalkarız!